Dedem şirin bir kasabada hiç hastalanmadan et, yağlı süt, yoğurt, kaymak, yumurta, tereyağ ve sebze yiyerek ömrünü geçirdi. Sağlıklı bir şekilde yaşıyordu ve çok güzel at binerdi. Bir gün ağaç gölgesinde otururken doğal bir şekilde hayatı sonlandığında 83 yaşındaydı.
Günümüzde vejeteryan beslenen insanlar ve bunları destekleyen bazı doktorlar olduğunu görüyorum fakat beslenme konusunda yeterli bilgisi olan insanların bunu destekleyeceğini sanmıyorum.
Vejeteryan beslenen insanların taze sebze ve meyve yemeleri iyi bir şey ve faydalı ama bir taraftan da çok yetersiz ve sağlık sorunları yaratacak kadar da tehlikeli boyutları var.
Vejeteryan beslenmedeki en önemli problem esansiyel yani olmazsa olmaz aminoasitlerden mahrum kalmaktır. Elzem aminoasitler, vücudumuz tarafından üretilmediğinden mutlaka dışarıdan besinlerle alınması zorunludur. Bitkisel kaynaklardan baklagiller, aminoasit bakımından zengindir evet ama hayvansal gıdaların yerini alabilecek yeterlilikte değillerdir aynı zamanda pişirildiğinde önemli aminoasitlerin değerini kaybettiğini de biliyoruz.
Vejeteryan beslenmenin önemli zararlarından biri de B12 vitamini yetersizliğine yol açmasıdır çünkü hiç bir bitkisel besinde B12 vitamini bulunmamaktadır. B12 vitamini eksikliği erken bunama, alzheimer. konsantrasyon eksikliği ve öğrenme güçlüğüne neden olmaktadır gerçekten beyin fonksiyonları üzerinde olumsuz etki yarattığı bilinmektedir bu nedenle vejeteryan annelerin bebekleri de tehdit altındadır yani bebeklerde beyin hasarları oluşabilmektedir.
Vejeteryan beslenen insanlar arasında yumurta ve süt ürünleri yemeyi tercih edenler de var eğer bunlar köy yumurtası ve doğal süt bulup yiyebiliyorlarsa şanslı olduklarını söyleyebilirim fakat UHT’ li süt ve yapay yumurta yiyorlarsa, bu ürünlerin aminoasit, vitamin, mineral, omega-3 içerikleri yetersiz olduğundan onların şanslı olduklarını söylemem ne yazık ki mümkün değil.
Vejeteryan beslenme omege-3 eksikliği de yaratır sebze ve tohumlardaki omega-3 ün vücutta aktif yağ asitlerine dönüşmesi çok da kolay ve yeterli değildir. Omega-3 ün de beyin fonksiyonları ve kalp sağlığı üzerindeki olumlu etkilerini de biliyoruz.
Atalarımız 5 milyon yıldır et yiyorlar fakat günümüzde ki kadar kanser ve kronik hastalıkların onları kuşatmadığı ve kilolu olmadıkları bilimsel verilerle açıklanmıştır. Ne hikmetse son 30 yıldır kronik hastalıkların çığ gibi büyüdüğünü de hep beraber gözlemliyoruz. Burada çok büyük bir çelişki yok mu?
Bazı doktorların özellikle son 30 yıldır kırmızı et, tereyağ ve yumurta konusunda neden olumsuz propaganda yaptıklarını da anlamıyorum. Bu doktorlar 5 milyon yıllık insanlık tarihini bilmiyorlar mı?
Sözün özü gerçekten sağlıklı bir beyne ve güçlü bir bedene sahip olmak istiyorsak et, süt ürünleri, yumurta, tereyağ, sebze, meyve gibi besinlerin kombinasyonu ile beslenmeliyiz. Bunların doğal olanlarını tercih etmeli ve sağlıklı pişirme teknikleri de uygulamalıyız.
Vegeteryanların et yemeyi hayvan katliamı olarak nitelendirdiğine şahit oluyorum. Hayvan tüketimini katliam olarak adlandırırken, sebzelerinde canlı olduğunu unutuyoruz galiba. Sebzeleri yetiştirdiğimiz gibi hayvanları da tüketim için yetiştirdiğimiz unutulmamalıdır.
Ben dedemin takipçisiyim onun gibi at binemiyorum fakat spor yapıyorum, onun yedikleri kadar doğal besinler bulamıyorum fakat titiz davranarak doğal beslenmeye çaba harcıyorum.