Yeme bozukluklarından anoreksiya nevroza ve bulumiya nevroza ruhsal sorunlarla birlikte gelişen, bedensel belirtilerin ön plana çıktığı çok ciddi psikiyatrik hastalıklardır.
Anoreksiya nevroza:
Tutkulu bir şekilde, zayıf bir bedene sahip olma arzusu gelişmiştir ve buna bağlı olarak da kilo almaktan aşırı derecede korkarlar. Beden algılarında bozulma olduğu için aynaya baktıklarında kendilerini sürekli kilolu görürler. Hastalar kilo kaybetmek amacıyla kendilerine ait davranış biçimleri geliştirirler.
Hastalık iki şekilde gelişebilir: Birinci tip hastalar günlük kalori alımını 500_ 600 gibi normalin çok altına düşürerek kilo kaybederler. İkinci tip hastalar diyet uygularlar fakat ara sıra kontrolü kaybederek tıkınırcasına yerler, ardından da yediklerini kusarak çıkarırlar. Ayrıca bu hastalar yedikleri besinlerin kalorilerinden kurtulmak için müsil ilacı, zayıflama hapları, su atıcı ( düretik ) gibi ilaçlara da baş vurabilirler. Sonunda bu hastalar normal beden kitle indeksinin % 15 altına inerek sağlıklarını tehdit edecek ölçüde zayıflarlar.
Bulumiya nevroza:
Aşırı derecede yeme atakları ve ardından da yediklerini kusma şeklinde seyreden bir yeme bozukluğudur. Bu hastalar da zayıf bir bedene sahip olmak istedikleri için, yediklerini dışarı atıp kalorilerin etkisinden kurtulmak isterler. Bu kusmaların ileri aşamasında metebolizma bozulduğundan kontrolü zor bir hale de gelebilmektedir. Bu hastalar yedikleri besinlerin kalorilerinden kurtulmak için müsil ilacı, zayıflama hapları, su atıcı ( düretik ) gibi ilaçlara da baş vurabilirler. Bu hastaların kiloları genellikle normal yada normalin biraz üzerinde olduğundan, kendilerini toplum içinde saklamaları daha kolaydır. Psikolojileri anoriksiklere göre daha normaldir, toplumda bulimiklere daha sık rastlanır. Tedaviyi kabul etmeleri ve sonuç almalarında ki başarı da daha yüksektir.
Yeme bozukluğu hastalıkları genellikle başlama yaşı kızlarda 12-18 aralığındadır.. Erkeklerde görülme sıklığı, kızlara oranla 1/10 kadar daha azdır. İleri yaşlarda da başladığı, az olmakla birlikte gözlenebilir.
Yeme bozukluklarının kökeninde (özellikle anoreksiya) ailesel ve sosyal faktörlerin olduğu anlaşılmaktadır. Genellikle kontrolcü ve baskıcı , çocuğun özeline fazla saldıran, aşırı tenkit ve eleştiriyle çocuklarını büyüten, aşırı kopuk ve parçalanmış ailelerin çocuklarında bu hastalıklara rastlanmaktadır. Çocukların öz güveni ve kişiliği zarar gördüğünden içe kapanık ve utangaç olurlar. Dış dünyada başarısız olacaklarına inandıklarından adeta büyümeyi ve kadın olmayı reddederek, vücutlarında kadınsı hatların oluşmasına izin vermezler ve adetten de kesilirler.
Yeme bozukluklarının ileri aşamalarında çok ciddi metabolik bozulmalar oluşmaktadır:
- Hormonlarda dengesizlikler.
- Böbreklerde bozulmalar.
- Kemik erimesi ve kemiklerin kolay kırılması.
- Cinsel fonksiyonlarda bozulmalar.
- Vitamin, mineral dengesinde bozulmalar.
- Sıvı elektirolit dengesinde bozulmalar.
- Beyin fonksiyonlarında bozulmalar.
- Kalp ritm bozukluğu, kalp krizi.
- Farklı gelişen komplikasyonlar.
Toplum mühendisliğinde baskın bir yer teşkil eden medyanın; aşırı bireyselleştirme ve tüketim odaklı bireyler yaratma çabaları, sürekli çok ince kadınları çok güzel diye lanse etmeleri, toplum üzerinde baskılar yaratan kampanyalarıyla bireyler üzerinde psikolojik değişimler yaratabildikleri de anlaşılmaktadır. Bu arada 30 yıl öncesine kadar hastalık yaygın bir şekilde bilinmiyordu, ünlülerin bu hastalıkla ilgili haberlerinin medyada yayınlanmasıyla daha çok duyulmaya ve öğrenilmeye başlandı.
Ayrıca yeme bozukluğu hastalıklarına; mankenler, dansçılar, balerinler, jokerler, atletler ve estetik kaygının olduğu sporcular gibi yaşamlarında rekabetin baskın ve önemli olduğu kişilerde de rastlanmaktadır.
Bu hastalar profesyonel ve sosyal hayatta ki taleplerle başa çıkamayacaklarına inandıklarından, içsel çatışma yaşayarak kendi bedenlerinde hakimiyet kurmaya çalışırlar. Bu onlar için bir başarıdır yani onların başarabildiği bir şeydir ve ince olmak onlar için çok önemlidir. Psikolojik bozulmalar beraberinde değişik olumsuz davranışlar da getirebilmektedir, madde bağımlılığı, alkolü kötüye kullanma, farklı biçimlerde yalan söyleme, belirli konularda hırsızlık yapmak gibi.
Koçlar, antrenörler, diyetisyenler kesinlikle bu hastalara yardım edemezler, bu hastalar onların yetki alanlarının tamamen dışında kalırlar. Eğer etrafınızda bu tip hastalar varsa, onlara yapabileceğiniz en büyük yardım konusunda uzman psikiyatırlarla görüşmelerini sağlamak olmalıdır.