Tatlandırıcılar son yıllarda hızlı bir şekilde gıda sektöründe kullanım alanlarını en üst boyutlara taşımış durumdadır. Bunların çoğu da aspartam, sakarin, asefultam k, sukraloz ve siklamat gibi kalorisiz yapay tatlandırıcılardır. Bu tatlandırıcılar kilo vermemize yardımcı olabilir mi? Yoksa bu kimyasal bileşenler, sağlığımızı tehdit mi eder?
Tatlandırıcılardan aspartam ve sakarin giderek artan bir hızla gıda sektöründe büyük bir pazar elde etmeyi başarmış durumdalar. Bilindiği gibi kimyasal yöntemlerle elde edilen diyet ürünlerin hepsinde, yapay tatlandırıcılar kullanılmaktadır. Kimyasal tatlandırıcıların çok miktar da kullanılmasının sağlık sorunları doğurabileceği bilinmektedir. Dünyada yaklaşık olarak 6 bin hazır gıdanın içinde aspartam bulunmakta , 4 bine yakın gıdanın içinde de diğer tatlandırıcılar kullanılmaktadır. Durumun çok vahim boyutlarda olduğu artık bilinen gerçekler arasındadır. Çok tüketildiğini bildiğim şu gıdalara bir göz atalım; diyet kola, şekersiz sakız, meyve suları, aromalı süt, şekerleme, boğaz pastili,suda çözünen ilaçlar, dondurma, meyve konservesi, kahvaltılık tahıl, soslu çerezler, düşük kalorili yoğurt, fırıncılık ürünleri, marmelat, reçel, helva, sütlü tatlılar, baklava, hardal, çorba, kakao, gıda takviyeleri , gargaralar, jöle bunlardan sadece bazıları.
Aspartamın içinde zararlı olduğu net olarak bilinen bazı asitler vardır. Bunlar, sinir sistemi için uyarıcı etkileri olan aspartik asit, beyine zarar verebilecek fenilalenin ve sinir sistemi için toksik etki yaratabilen metil alkol yani halk dilinde bilinen adıyla ispirto. Sanırım bunlar kulağa pek de hoş gelmiyorlar. Yapılan bilimsel araştırmalarda tatlandırıcıların bazı hastalıklara neden olabileceği fark edilmiştir. Bunlardan bazıları; baş ağrısı, unutkanlık, cilt dökülmeleri, migren atakları, uyku problemleri, baş dönmesi, bulantı, huzursuzluk, depresyon, şişmanlık.
Bu kulağa çok tuhaf geliyor biliyorum ama, tatlandırıcıların kilo aldırdığı bilinen gerçekler arasındadır. Tatlandırıcılar kan şekerini hızla yükseltip insülin artışına neden olurlar, hızlı yükselen kan şekeri hızlı düştüğü için de daha hızlı ve daha çok acıkmamıza ve bunun sonucu olarak da daha çok yememize neden olurlar. Buna ek olarak insülinin sık sık yükselmesi yağ depolanmasının başlıca nedenidir.
Tatlandırıcılar seratonin seviyesini de düşürerek, depresyona vede iştah artışına da neden olurlar ki buda çok ironi bir durumdur. Genellikle insanlar kilo alınca depresyona girer, sonrada hem kilolardan dolayısıyla depresyondan kurtulmak için de tatlandırıcılara sığınıp onlardan medet umarlar ama madalyonun diğer yüzü hiç de beklendiği gibi değildir çünkü tatlandırıcılar hem kilo aldırır hem de depresyona neden olurlar. Durum sizce de ironi değil mi?
İnsanlığın var oluş tarihini düşünürsek, şeker bağımlılığının ne kadar da yakın zamana dayandığını ve şeker bağımlılığından sonra da kronik hastalıkların ve obezitenin çığ gibi büyüdüğü anlarız. Şu gerçeği çok iyi kavrayalım, şeker vücut için kesinlikle bir gereklilik değil sadece bir bağımlılıktır. Bağımlılıklarımızdan da kurtulmanın değişik yolları vardır bunların başında da kararlılık gelir.
Madem kiloluyuz ve kilolarımız dan kurtulmak için çare arıyoruz, bunun için yağmurdan kaçıp da doluya tutulmanın bir anlamı yok. Şeker bağımlılığımız ile başa çıkmanın yolu kaçamak yollara sapmak yerine, şeker tüketimini aşamalı olarak azaltarak hayatımızdan çıkarmak olmalıdır. Şeker krizi geldiğinde de tatlılara saldırmak yerine, meyve yada bir iki kuru meyve yiyerek durumu atlatmak daha iyi bir seçim olacaktır. Kendimize fırsat verir ve biraz da sabredersek zamanla şeker bağımlılığından kurtulabiliriz. Bize zarar veren ve obeziteye neden olan şeker bağımlılığının alternatifi, kimyasal tatlandırıcılar değildir bunu anlayalım lütfen.